ERZURUM'A HOŞ GELDİNİZ

                    Doğunun sınır taşı ERZURUM'un DADAŞ'ı
                    Efesi var İZMİR'in eğilmez TÜRK'ün başı.

TEYO PEHLİVAN'IN FIKRA GİBİ MEŞHUR MESELLERİ
BİR ÖNCEKİ SAYFA
-2-
     Yüzmeyi Büyük Çermik'te öğrenmişti. O kulaç atarken sularda yaşayan irili ufaklı bütün mahlukat selam dururdu. Bir keresinde İstanbul Boğazı'ndan girmiş Süveyş Kanalı, Cebelitarık, Ümit Burnu, Büyük Okyanus güzergahını takiben Bering Boğazı'ndan çıkmıştı. İki gün iki gecelik bu maratonu nefes almadan suyun dibinden tamamlamıştı. Hasankale'lilerin duası, yunusların şaklabanlığı O'na bu zor yolculukta güç ve moral vermişti.
     ***
     Attığını vururdu. Hedefi şaşırdığı görülmemişti. Eline tüfeği aldımı bütün hayvanlar kaçacak delik arardı. Kargadan başka kuş tanımazdı, ama yarasa, kartal, atmaca'nın kökünü kurutmuştu. Filler, zebralar, aslanlar, pumalar O'nun korkusundan Brezilya Ormanları'ndan dışarı çıkamıyorlardı. Bir keresinde Hasankale'de attığı bir mermi 5 kıtayı dolaşmış 324 kartal, 156 dinozor, 52 zürafa, 201 kaplan, 103 it balığını (köpek balığı) devirmişti.
     ***
     O saf kan İngiliz tayına binerdi. Ata Sporumuz Cirit'in babası sayılırdı. Bilge Kağan, Mete Han, Atilla, Osman Bey, Fatih Sultan, Atatürk O'na cirit attırırdı. Hasankale'de Tayaların (ot yığınlarının bulunduğu bulunduğu mevki) oradan attığı cirit Ekvator'u dolaştıktan sonra geriye dönmüştü.
     ***
    Şatolarda, saraylarda Kanuni Süleyman, İran Şahı Pehlevi, Kraliçe Elizabeth ve daha nicelerinin konuğu olmuştu. Ama oralarda uzun süre kalamazdı. Kuştüyü yastıkta yatamaz, ortopedik yataklarda rahat edemazdi. O Hasankale'de mezarlığın hemen yanı başındaki köşkünü yeğlerdi. Antreden geçince heybetli vücudu duvarlara sürünür, başını tavana vurmasın diye iki büklüm olurdu. O üşümezdi. Tek odalı bu konakta soba yanmazdı.Yorgan yerine sakosunu (paltosunu) sırtına alır, öylece uzanırdı. İfadesine göre evinden konukları eksik olmazdı. Cinler, periler, şehitler, dervişler, erenkerle hem bu dünyayı hem de öteki tarafta olan biteni konuşurlardı.
     ***
     Son nefesine kadar yaşadığı Hasankale'den başka sadece Erzurum'u görmüştü. Öyle Erzurum'un her semtini de bilmezdi. Çünkü onun kenar semtlerde işi yoktu. Taşmağazalar, Cumhuriyet Caddesi, Havuzbaşı'nda dolaşırdı. Arada bir kaybolduğunda Newyork'tan telefon açardı. Telefon konuşması belediye hoparlörlerinden hem Hasankale hem de Erzurum halkına duyurulurdu. Tek başına uçağa biner, 111 bin fit yükseklikte uçardı. Jüpiter, Mars, Merkür'deki tanıdıklarına el salladıktan sonra Beyaz Saray'a konuk olurdu.
      ***
     Diyarı gurbete pek yolu düşmezdi. Çünkü O Hasankale'nin hasretine dayanamazdı. İlhami Bey'e, İhsan Toraman'a, Daşbaşı Memmed'e, Zeki Dadaş'a, Oxfort mezunu yaşar'a (esli belediye başkanları) canı sıkılınca ortadan kaybolurdu. Bu yüzden yediden yetmişe her Hasankale'li yatağa düşerdi. Barış için araya dünyanın ünlü diplomatları girerdi. İsmail Cem ile Henry Kissinger'in uzun uğraşları sonucu nihayet sulh sağlanırdı. Enver Paşa, Halit Paşa, Kazım Karabekir Paşa, İsmet Paşa, Alvarlı Mahmut Paşa, Kındığılı Rüstem Paşa, Sansorlu Arif Paşa, Köprüköylü İzzet Paşa, Yağanlı Zabşt Paşa'nın omuzlarında baba ocağına, ana kucağına dönerdi.
     ***
     Güreşte rakibi Deli Zafer, sohbette rakibi Yalancı Kenan'dı. Hiçbirşeyden çekmemişti bunlardan çektiği kadar. Muhlis Pehlivan, Kel Hayati, Necdet Pehlivan, Sivaslı Ali, Cücürüşlü Hüseyin eline su dökemezdi. Deli Zafer'in şerrinden korkardı. Dost meclisine her adamı almazdı. Yalancı Kenan arada bir iskemleye ilişir, atıp tutmaya başladı mı ağzının payını alırdı. Çünkü rahmetli sululuğu sevmez, zinhar yalan söylemez, söyleyene de selam bile vermezdi.
     ***
     Hülya Avşar az mı peşinden koşmuştu. Banyo günlerinde Büyük Çermiği kapatırdı. Sibel can, Yeşim Salkım, Ajda Pekkan, Gönül YAzar, Ümmü Gülsüm, Nezahat Bayram, Nükhet Duru, Ayla Algan, Nilüfer, Aliye Akkılıç, Muazzez Türüng, Hamiyet Yüceses, Müzeyyen Senar, Kibariye, Yıldız Tilbe, Sezen Aksu ve Muazzez Ersoy'dan 
oluşan koronun şarkıları eşliğinde soyunurdu. Soyunması da giyinmesi de bir alemdi. Gömleğinin gopçalarını (düğme) Demet Şener açar, fanilasını Esin Moralıoğlu çıkarırdı. Uçkurunu Monika Lewinsky çözerdi. Ebru Şallı su döker, Gözde Tan sırtını sabunlardı. Masajını Hande Ataizi'nden başkasına yaptırmazdı. Çermik alemleri 40 gün 40 gece sürerdi.
     ***
     İbo ile arası yoktu. Selahattin Pınar, Münir Nurettin Selçuk ve Celal Güzelses'i dinlerdi. Billoş'a çok kızardı. Bülent Ersoy'un kestirip, havan topu ile deldirdiğini hatırlayınca küplere binerdi. Dikilen ama yıkılmayan pavyon üvertürlerine babalık ederdi. İbrahim Erkal'ın müziğini o yapar, sözlerini o yazardı. Pawarotti, Mehveş Emeç O'ndan esinlenirdi. Repertuarında 55 bin 555 şarkı vardı.
     ***
     Musalla taşına uzandığında kimse ölümüne inanmıyordu. Müezzin er kişi niyetine bağırıyor, toplanan cemaat cenaze namazı kılamıyordu. Katıla katıla gülmekten, akan göz yaşlarından hazirun ebdestini tutamıyordu. Cemaat en az beş kez abdest aldı, güç bela namazı kılındı.
     Adet üzere imam sordu?
     -"Ey cemaati müslimin merhumu nasıl bilirdiniz?"
     Hepsi haykırdı
     "İyi biliriz."
     O'nun yalanlarının, düşlerinin, fantezilerinin, öykülerinin kimseye zararı olmamıştı.
     Çünkü O TEYO PEHLİVAN'dı.
     ***
     RIDVAN'DAN TELEFON
     Teyo Pehlivan kahvede otururken kahvehanenin telefonu çalar. Telefon maksatlıdır ve arayan Teyo'yu işletmek ister.
     Telefonu açan kahvehane sahibi seslenir:
     -Pehlivan Fenerbahçe'li Rıdvan arıyor, seninle görüşmek istiyor.
     -Teyo Pehlivan hiç yer mi? Umursamaz bir edayla;
     -Söyleyin Rıdvan'a Pehlivan hasta yerinden galkamaz, daha sonra arasın ya da gendi buraya gelsin.
     ***

                                                                                                                                              DEVAM

mehmet_u@hotmail.com
                                                                          (mehmet_u)
]