ERZURUM'A HOŞ GELDİNİZ

                    Doğunun sınır taşı ERZURUM'un DADAŞ'ı
                    Efesi var İZMİR'in eğilmez TÜRK'ün başı.

SAKARYA TÜRKÜSÜ
 
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya...
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Su iner yokuşlardan, hep basamak, basamak.
Benimse alın yazım yokuşlarda susamak.
Her şey akar: Su, târih, yıldız, insan ve fikir...
Oluklar çift: Birinden nur akar, birinden kir.
Akışta demetlenmiş büyük, küçük, kâinat...
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inad!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor, ne?
Kurşundan bir yük binmiş köpükten gövdesine.
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur;
Sırtına Sakarya'nın Türk târihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâvâ zor, bu dâvâ öksüz, bu dâvâ büyük!..

Ne ağır imtihandır başındaki Sakarya!
Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal.
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık anadan, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşânlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani, Yunus Emre ki kıyında geziyordu?
Hani, ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerde kardeşlerin cömerd Nil, yeşil Tuna?
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbîr?
Mulur mu deli rüzgâr o sedâyı: Allah Bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler...
Sakarya, kandillere katran döktü geceleri.

Vicdân azabına eş, kayna, kayna Sakarya...
Öz yurdunda garbsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su...
Bir hayâta çattı ki, hayâta kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz hayât süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kaf Dağı'nı assalar belki çeker de bir kıl,
Bu ifritten suâlin kılını çekmez akıl!
Sakarya, sâf çocuğu mâsum Anadolu'nun...
Dîvânesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yuğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya...
Yüz üstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!

                                                                    Necip Fazıl KISAKÜREK
                                                                   

mehmet_u@hotmail.com
                                                                          (mehmet_u)
]