- 2 -
Büyücü, büyücü ne bana hıncın?
Bu kükürtlü duman nedir inimde?
Camdan keskin, kıldan ince kılıcın
Bir zehirli kıymık gibi beynimde.
Lûgat, bir isim ver bana halimden;
Herkesin bildiği dilden bir
isim!
Eski esvaplarım tutun halimden;
Aynalar söyleyin bana, ben kimim?
Söyleyin, söyleyin ben miyim
yoksa,
Arzı boynuzunda taşıyan öküz?
Belâ mimarının seçtiği arsa;
Hayattan muhacir, eşyadan öksüz?
Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü kafdağı.
Bir zerreciğim ki Arş'a gebeyim
Dev sancılarımın budur kaynağı!
Ne yalanlarda var ne hakikatta
Gözümü yumdukça gördüğüm nakış.
Boşuna çizmişim yok tabiatta,
İçimdeki kadar iniş ve çıkış.
.....................
Gece bir hendeğe düşercesine,
Birden kucağına düştüm gerçeğin.
Sanki erdim çetin bilmecesine,
Hem geçmiş zamanın hem geleceğin.
Açıl susam açıl!.. Açıldı kapı:
Atlas sedirinde mâvera dede.
Yandı sırça sarayı; ilahi yapı,
Binbir âvizeyle uçsuz maddede.
Atomlarda cümbüş, donanma şenlik
Ve çevre çevre nûr, çevre çevre
nûr...
İçiçe mimari, içiçe benlik;
Bildim seni ey Rab, bilinmez
meşhur!
Nizam köpürüyor, med vakti deniz;
Nizam köpürüyor ta çenemde su.
Suda bir gizli yol, pırıltılı
iz;
Suda ezel fikri, ebed duygusu.
Kaçır beni âhenk, al beni birlik!
Artık barınamam gölge varlıkta.
Ver cüceye onun olsun şairlik
Şimdi gözüm büyük sanatkârlıkta.
Öteler, öteler gaayemin malı;
Mesafe ekinim, zaman mâdenim.
Gökte samanyolu benim olmalı;
Dipsizlik gölünde inciler benim.
Diz çök ey zorlu nefs, önümde
diz çök!
Heybem hayat dolu, deste ve
yunak.
Sen bütün dalların birleştiği
kök;
Biricik meselem, sonsuza varmak...
(1939)
Necip Fazıl KISAKÜREK
|