Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla |
HAZRETİ ABBAS (Radıyallahu Anha) . Abbas, çocukluğunda kaybolmuştu. Annesi onu bulunca Kâbe'nin örtülerini ipeklilerle yenilemişti. Rasûlullah çocukken annesi ölünce dedesi Abdulmuttalib'in himayesine geçtikten sonra Abbas'la çocuklukları beraber geçti. Gençliğinde Hz. Abbas ticaretle uğraşıp, zengin oldu. Araplar arasında Kâbe'ye hizmet büyük bir şeref sayılırdı. Kâbe hizmetleri Kureyş'in ileri gelenleri arasında bölüşülmüştü. Hz. Abbas da sikâye görevini yapıyordu. Hac günlerinde Abbas ile kardeşleri Zemzem kuyusundan su çekerek hacılara dağıtırlardı. Hz. Abbas su dağıtma görevini İslâm'dan sonra da sürdürdü. Peygamberimiz Veda Haccı'nda Zemzem kuyusunun başına gelip Hz. Abbas'tan su istemiştir. Hz. Abbas, Peygamberimiz (s.a.s.)
İslâm'ı yaymaya başladığında tarafsız bir tavır takınmıştı. Ne iman etmiş,
ne de karşı koymuştu. Hatta kabul etmemesine rağmen İslâm davetinde Hz.
Peygamber'e yardımcı olmuştur. Medineliler Akabe'de Hz. Peygamber'e bey'at
ettiklerinde Hz. Abbas da orada bulunmuştu. Bey'at sırasında Rasûlullah'ın
elini tutmuş, Medinelilerle bey'atin gerçekleşmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Hz. Abbas, müslüman görünmese de, ticârî ve idârî nüfûzundan Hz. Peygamber'i
yararlandırmıştır. Öte yandan hanımı Ümmü'l Fazl ise, ilk müslümanlardandır.
Müşrikler Bedir'e giderken zorla Hz. Abbas'ı da götürdüler. Hz. Abbas'ın
kerhen müşriklerle Bedir savaşına katılması üzerine Rasûlullah şöyle dedi:
Hz. Peygamber, Vedâ Hutbesi'nde, "fâizin her türlüsünün ayağı altında olduğunu ve ilk kaldırdığı fâizin amcası Abbas'a ait olan fâiz borçları olduğunu" söylemiştir. Hz. Abbas çok zengindi ve faizle borç para veriyor, yani tefecilik yapıyordu; ancak fâizin kaldırılmasından sonra bir daha fâiz alış-verişiyle uğraşmamıştır. Bizans seferlerinde müslüman orduların silah ve teçhizatının mâli kaynağını da Hz. Abbas karşılamıştır. Hz. Abbas'ı, Rasûlullah'ın vefatı sırasında hilâfet meselesiyle uğraşırken bulmanın anlamı, onun, halifeliğin Hâşimoğullarında kalmasını istediği şeklinde yorumlanabilir. Hz. Peygamber rahatsızlanınca Hz. Abbas, Hz. Ali'ye, "Görmüyor musun? Rasûlullah vefât etmek üzeredir. Ben Abdulmuttalib oğullarının ölecekleri sırada yüzlerinin ne hâle geldiğini bilirim. Haydi Allah Rasûlü'nün yanına gidelim de halifeliği kime bırakacağını soralım. Bize bırakırsa bunu bilelim. Bizden başkasına bırakıyorsa kendisiyle konuşalım, bize gerekli tavsiyelerde bulunsun" dedi. Hz. Ali bu teklifi reddederek, "Allah'ın elçisinden bunu sorar da, o başkanlığın bize ait olmadığını söylerse millet bizi hiçbir zaman başkan yapmaz, onun için ben bunu soramam" dedi. Hz. Âişe'den rivâyete göre, Rasûlullah hastalandığında burnuna burun otu damlatıldı. Hz. Peygamber ayıldıktan sonra şöyle dedi: "Abbas'tan başka her birinizin burnuna bu ilaç damlatılacaktır." Çünkü Abbas ilaç damlatılırken hazır değildi." Başka bir rivâyete göre, Hz. Abbas, Rasûlullah'ın burnuna ilaç damlatmış, Peygamberimiz ayıldığında "İlacı kim damlattı?" demiş; Abbas'ın damlattığı söylendiğinde Rasûlullah (s.a.s.) Habeşistan'ı işaret ederek, "Bu ilacı kadınlar işte şu memleket tarafından getirdiler. Niçin bu ilacı damlattınız?" diye sormuştur. Abbas da "Biz senin zatülcenb hastalığına tutulmandan korktuk" demiş. Rasûlullah da şu cevabı vermiş: "Allah beni bu hastalıkla cezalandırmaz. Amcam hariç olmak üzere evde bulunanların hepsinin burnuna bu ilaç damlatılacaktır." Hz. Abbas üç halife zamanında
da yaşadı. Hicretin otuziki'nci yılında Medine'de seksen sekiz yaşında
vefat etti. Cenâze namazını Hz. Osman kıldırdı. 653 yılında öldüğünde arkasında
on erkek çocuk ile bir çok kız çocuğu bırakmıştır. Hudeybiye barışı sırasında
Hz. Abbas'la görüşen Hz. Peygamber onun baldızı Meymûne ile evlenmişti.
Hz. Abbas'ın soyundan gelenler sonradan Abbâsîler devletini kurdular. Rasûlullah,
amcası Hz. Abbas'a saygı gösterir, onu övücü sözler söylerdi. "Abbas bendendir,
ben de ondanım." Bir gün sarhoşun biri yakalanmış götürülürken Abbas'ın
evine kaçmıştı. Tekrar yakalandıktan sonra olay Rasûlullah'a anlatılınca
o gülümsemiş ve bir şey söylememişti. Rasûlullah, "Abdulmuttalib oğlu Abbas,
bu Kureyş'in en cömerdi ve akrabalık bağlarına en saygılısı" demişti. Hz.
Abbas köle azâd etmeyi çok severdi. Devlet işlerinde halifeler onun fikrini
alırlardı. Hz. Ömer onu yağmur dualarına alır götürürdü. Dürüst, geniş
düşünceli, cömert, yardımsever bir sahabeydi. Nesli alabildiğine çoğalmıştır.
Buhârî ve Müslim'de ondan otuzbeş hadis rivayet edilmektedir. Hz. Abbas
Medine'de el-Bakî kabristanında medfundur.
|
|