ERZURUM'A HOŞ GELDİNİZ

                    Doğunun sınır taşı ERZURUM'un DADAŞ'ı
                    Efesi var İZMİR'in eğilmez TÜRK'ün başı.

ERZURUM ŞİİRLERİ
ERZURUM'DA SAYILI GÜNLER

Prof.Dr. M.Sıtkı ARAS, Erzurumun Sayılı Günlerini derlemiş, Ozan Hüseyin KOTAN'da destanlaştırmıştır.

Hele dadaş bir dinle, size destanım var.
Kışları uzun mii uzun, bahari dar.
14 Kasım'da Koç katımı var.
İşte kış, bu tarihten sonra başlar.

Harman kaldırılıp, toylar yapılır.
Otlar, samanlar mereklere atılır.
Kavurmalıklar kesilir, peynirler basılır.
Kartol, şalğam, pürçüklü kuyulara atılır.

Altı haftalarda ne ararsan bulursun.
Rabbim sana binlerece şükürler olsun.
Oğlanın boyu uzadı, gelin kızımda bir naz.
Rüzgar esmeye başladı, havalar ayaz.

Kapı önünde durur, çifte garaz ağar.
Kar, koç katımıdan ya 10 gün önce, ya sonra yağar.
Kapıları, bacaları, her yeri kaplar.
Yerde ne his kalır, ne de kir hepsini paklar.

Aralığın 4'ü bizde dana kovandır.
Bundan sonra yenilen yenir ile soğandır.
Bıldır bele oldi, bu yılda böyle olacak.
Yirmi gün sonra nahır kovan gelecek.

Bundan sonra çıkılmaz artık dışarı.
Mallara su ve alaf ver, gez aşşağı yukarı.
Gafada enni şapga, belde uzun kuşaklar.
Gelirse pastırmacı yazı, yaşadı uşaklar.

Aralık-Ocak aylarında geliyor zemheri.
İki çeşidi vardır, bir erkek, öbürü dişi.
Erkek zemheriye güvenilir, olmaz ondan zarar.
Dişi zemheride pek çok kötülükler var.

Çoğu zenginin olmaz bunlardan haberi.
Zemheride su akacağına kan aksın daha iyi.
Mahsulden olmaz hayır, gider bin bereket
Zemheride su akarsa, bu ili hemen terket...

Ocak ayının son cumasına Hıdırellez dediler.
Şubat'ın ilk Cuma'sına kadar, sürsün istediler.
Bu sürede bol yağış olur, muhtaçları Hızır (A.S.) bulur.
Ona rastlanmak istenir, ondan yardım umulur.

Şubatın ikinci Cuma'sıUlu Cami'ye gitmeli.
O gün gelecek Hızır (A.S.)'ı orada umutla beklemeli.
Kılar namazını bu camide, yöreye veda eder.
Hızır (A.S.) ilimizden ayrılır, gider de gider.

Hıdırellzin 1. günü bolca tuzlu yiyip yatmalı.
Rüyada su veren güzele, iyice bir bakmalı.
Gılik yapılıp sevdiğin bacasına koyulacak.
Kuşlar, kargalar hangi bacada yedi o bulunacak.

Pisiklerin yattığı yerlerdir, küllük.
Dar, uzunca biçimsiz şeylerde düllük.
Analar eledi bebeğe höllük.
Erzurum'da Şubat'ın adıdır, cücük.

Cücükten son 4 günü, Mart'ın 3. günü Beldelegüz.
Çok soğuk olur, bugün insanı eder dümdüz.
Bugünde yola çıkıp ölene iyi gözle bakılmaz.
Bile bile yola çıktı, arkasından ağıt yakılmaz.

Zorlana zorlana geldik mi Mart'a.
Bitti alaf, yakacak galdık çok dara.
Zaten gış boyunca gavrulduk donduk.
Gün geldi, tıssik yaktık, dumanına boğulduk.

Guzzigimiz çıktı baca karı dökmekten.
İmanımız gevredi vele hevle çekmekten.
Ferik, bılik, culluk kalmadı hepsini yedik.
Ahan bahar gelecek hep yolları gözledik.

Atın, eşeğin, kurigin alafı bitti.
Tillik Üzeyir yokluktan gurbete gitti.
Godik, gudik, enikler hep darda galdi.
Sayıli günler durir, umutlar bahara galdi.

Bilirsiniz Mart'ın 8'ine gelmez, 9'una kalmaz,
Fazla dırlayan gızı hiç kimseler almaz.
Haca giden leylekler bu gece geldiler
Öyle bir yağdı ki, onlarda pişman oldular.

Mart'ın onuncu gününe Ezel bahar veya kese yaz.
17. günü ise hafta mahal veya orta yaz.
Bu günlerde yağmurun bolca yağması istenir.
Arazinin kardan temizlenmesi şiddetle beklenir.

Dadaş beldesi, türbede yatar büyük gaziler.
Bu zamanda gelir Erzurum'a cazılar.
Ana, eze, bibi kaldı bunlardan kaçar.
Damlardan girerler içeri, yağın bereketi kaçar.

Aras, Murat, Karasu, bu mevsimde coşarlar.
Nice ocaklar söner, sağa sola taşarlar.
Hafta mahal'da sütler yayıklarda yayılır.
Yapılan yağın üstüne at mıhı koyulur.

Her insana, bir taş bacalara düzerler.
Hangisinden böcük çıktı ona bakar geserler.
Böcük çıkan taş sahibi en şanslı kişi.
Bütün yıl boyunca onun adına görürler işi.

Nisana Aprel derler, günler bir ile başlar.
Kocakarı soğukları, çoluğu çocuğu haşlar.
5 Nisan'da Çamışkıran bulunur.
Bugünün soğuğundan çok kötülük umulur.

Sabah bulutu kızardı, BİPPO şimdi ötecek.
Bahar yaklaşır artık bacalarda tütecek.
Mıhmındırıp yapılıp, yağmur duasına çıkılır.
Ortasına ya süpürge ya hemaccik takılacak.

Anaların ilkleri; mıhmındırık'i tutup bağırır.
Aşağıda sıralanan tersaneyi çağırır.
Yağmurum yağ, ekinim bit, ana bana fistan dik.
Mıhmındırık ne ister, kaşık kaşık yağ ister.

İkindiden sonra başlar mayıs şırşırları.
Bırakmaz ki dışarı çıkan insanları.
Kırk ikindilerde fazla yağmur istenmez.
İmanı olan yürekler yokluktan hiç paslanmaz.

Fazla yağarsa yağmur, 40 kel adı bulunur.
İsimleri sayılır, ipliğe, duaları okunur.
FAzla kurak olunca düğümleri bozarlar.
Sıcak gören yürekler kudururlar azarlar.

Gar Ağustos'un 10'unda bile Palandökende durur.
Şavki parlar, alli pulli şehere vurir.
Bu kadar gün yaşadık dalımız ısınmadı.
Sayılı günlere yazacak başka birşey kalmadı.

Bu destanda M.Sıtkı ARAS Bey'in eserinden faydalandım.
Devamsızlık benim ki, çok gezdim, çok sevdalandım.
Eski heybetli Dadaşlar Türbe Deresini aştı da gitti.
Sanmayın Erzurum'un sayılı günleri burada bitti.

(*) Bu parça Sebahattin BULUT'un "ERZURUM ÇARŞI PAZAR" adlı kitabından alınmıştır. Sayfa Sayısı: 141-142, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1997
 

NOT: Eskiden iklim, Erzurum yukarıda sayılanlar gibiydi. Ama şimdi pek öyle değil.

Mehmet ULUĞ
mehmet_u@hotmail.com
                                                                          (mehmet_u)
]